top of page
Yazarın fotoğrafıŞule Şenol Schule şen ol

Hikayesi Girişim?Nasıl bir girişim?

Güncelleme tarihi: 7 Kas 2018

Kendimi girişimci olarak görmedim esasında hiç, hatta çocukları girişimci olmaya teşvik eden bir anlayışı da pek doğru bulmuyorum. Yine de kendimi "sosyal girişimci" kategorisine koymam doğru olur. 2017 de "Hikayesi Girişim" internet sayfasındaki yazım:

Kendimi ‘ T’ lerle tanıtmanın kısa yolunu ” T lere Takıntılı Tahta T oyuncakçı Teyze” olarak ifade ediyorum. Bunun nedeni ise son yıllarda üzerinde çalıştığım ‘T yle başlayan kelimeleri anlatıma, mesajlara, oyunlara dahil ettiğim T-istasyonu  projesi/felsefesi.

Nasıl başladığıma gelelim? 1982 Avusturya Lisesi Ticaret Bölümü mezunuyum. Viyana’da Turizm okudum. Lojistik, televizyon programcılığı, sosyal danışmanlık, Almanca öğretmenliği gibi birçok işte çalıştım . 1989 da kızım Günsel dünyaya geldi. 1996 da Halle an der Saale/ Eski Doğu Almanya’ya taşındık. 1998 de ise Türkiye’ye döndük. 2000 yılının 3 şubatında kızımız Selin dünyaya geldi.

Benim hayatımda Selin 1 aylıkken taşındığım Anadoluhisarı’nda Alyap sitesi çok önemli yer teşkil eder. İlk oyun grubunu bu  sitede kurduk diğer annelerle. İlk olarak, hiç aklımda yokken ekoloji fuarı düzenleyen sevgili komşum Tufan Atalayman kanalıyla ahşap oyuncağı tanıtmaya başladım. Öyle ki 2002 de  Feshane’de düzenlenen ilk ekoloji fuarında komşu arkadaşlarımla bir grup oluşturduk ve   İzmirli bir üreticinin  ahşap oyuncaklarını, Zeytindağ zeytinyağını ve kendi hazırladığımız balmumlarını sunduk. Daha sonra City Farm, Ecolife  ve Toysshop gibi mağazalara ürün verdik


Ahşap oyuncakları, oyunları, az da olsa Almanya’dan, Avusturya’dan tanıyordum. Kızım Günsel’in Viyana’da gitmiş olduğu anaokulu (Kindergarten) da malzemeler hep ahşaptı. Ayrıca kızım 1. ve 2. Sınıfta Almanya’da Montessori ilkokuluna gitmişti, dolayısıyla pedagojiye dair okuduklarım, izlediklerimle birlikte deneyim kazanıyordum sürekli. 2004 yılının başında  ise sitedeki alanı kullanmamız zor olduğundan, siteye çok yakın Taman sokak/Kavacık da  giriş katı bir dairede kızımın arkadaşlarının gelebileceği bir oyunevi kurdum. Bu oyunevi veli inisiyatifi bir mahalle evi idi, kar amaçlı olmayıp, masrafları paylaşıyorduk. Zamanla mahallenin çocukları da gelmeye başladı. Bu ahşap malzemeyle dolu mekanla aynı sokakta TOG (Toplum Gönüllüleri Vakfı)  Pembe Ev Gençlik Hizmet Merkezi de vardı. Oradaki çocuklar, gönüllüler de gelmeye başladı, ve biz de onlara gidiyorduk. Toplumun farklı kesim ve yaş gruplarını da bir araya getirmeyi de amaçlayan Oyun, Sanat ve Zanaat derneğini kurduk. Dernek, kendi alanlarında çok güzel işler yapan,  benim de  sevdiğim , takdir ettiğim aynı  vizyon  ve misyonu benimseyen, içselleştiren kişilerle kuruldu… Aynı sokakta bulunan TOG Pembe EV in Özlem ablası (Özlem Süer), oyuncak üreticisi  Murtaza Salman, Buğday Derneği kurucusu ve başkanı Victor Ananias, Serra Titiz, Betül Işıkkent, Nalan Aslan, Esra Ispalarlı da derneğin kurucuları  oldu.  2005 Ağustos’unda ise eşim Süha Şenol’a ileri derecede kanser teşhisi konuldu ve çok sarsıldık, oyunlar, oyuncaklar, çocuklar, dernek bir süreliğine duraklama devrine girdi. Eşim Süha Şenol  aralık ayında öldüğünde büyük kızım 16 ve küçük kızım 5,5 yaşındaydı.

Kızım Selin ilk olarak eylül ayında başladı Alman büyükelçilik okuluna, Türkiye'de doğup büyüyen kızım çok az Almanca biliyordu,  o zamanlar bu okula o kadar büyük bir talep yoktu, bir yer boşalınca Selin’i alabiliriz dediler,  o döneme kadar Selin Almanca birçok şeyi anlıyor, fakat kendisi çok az konuşabiliyordu. Dolayısıyla babasının da hasta olduğu bu dönemde kendi akranları arasında kendisini kendi dilinde ifade edememesi sorun olabilecekti.  Büyükelçilik okulundaki öğretmen bu konuda uyarmış olsa da, Kindergarten (anaokulu) sorumlusu “Selin bunu başaracaktır” dedi ve Selin’i kabul etti. Ve Selin’in okul hayatı böyle başladı. Bundan üç ay sonra babasının vefatının hemen ardından Almanya’dan misafirlerimiz geldiğinde kızımız nasıl becerdiyse sular seller gibi Almanca konuşur ve kendiliğinden okuma yazmayı sökmüş hale gelmişti. Demek ki çocuktaki merak duygusu hep var ve o da öğrenmeye  konsantre oldu o dönemde” dedim daha sonra hep…

Çocuğumdaki merak gibi  bu öğrenme merakım,  tahta oyuncaklara, oyuna, çocuğa yönelik aktivitelere ve eğitime   yoğunlaşarak gerçekleşti. Ekolojik pazarlar kurulduğunda ise oyuncaklar ve oyunlar tezgahta çocuklarla, yetişkinlerle buluştu. Alternatif eğitimle ilgili bir grup insanın bir araya gelmesi  ile de önce Alternatif Eğitim Girişimi daha sonra da bu girişimin devamı olan Alternatif Eğitim Derneğini kurduk.  Kurucuları ve aktivistleri  arasında yer aldım , halen Alternatif Eğitim Dergisinin yayın kurulundayım  ve yazılar yazıyorum.

2004 yılında   kısa bir süreliğine Almanya’ya gittiğimde küçük kızım Selin de birkaç hafta Waldorf anaokuluna gitmişti. Bende orada ahşap oyuncakçı, Almanya’da her yıl düzenlenen ahşap oyuncak tasarım yarışmasında daimi jüri üyesi olan, endüstri tasarımcısı Peter Haertwig ile tanışmıştım.  Dolayısıyla o dönem Boğaziçi Üniversitesinde olan, benle çocuğuna hediye edilen bir topaç vasıtasıyla tanışan  Emine Nur Günay bana “ahşap oyuncak girişimcilik eğitimi verebilir miyiz?” deyince, tanıdığım, bildiğim kişileri toparlamaya çalıştım. Ve Peter Haertwig’in de katıldığı girişimcilik eğitimi programını hazırladık, katılımcıların çoğu kadındı, ahşap oyuncak yapımını da öğrendiler. O dönem  (2005) ben 2 ayrı eğitim kitabı hazırladım, işin teknik tarafı ve atölye çalışmalarında yer alan eğitmen arkadaşlarım da ayrı eğitim kitapları çıkarttılar, bir de Boğaziçi üniversitesindeki  hocalar  ayrıca  kitaplar hazırladılar. Girişimcilik eğitimi bittiğinde niyetim kursiyerleri bir araya getirip kooperatif oluşturmaktı, ama o dönem özel hayatımda yaşadığım karmaşadan bununla ilgilenemedim.

2006 da ise ahşap oyuncaklar ve etkinlikler, Alternatif Eğitim  Şişli’de açılan ilk ekolojik pazarda yer buldu.

Pazar arkadaşlarıyla birlikte 1-19 Mayıs arasında  Meydan  AVM de düzenlenen “ekolojik meydan” günlerine   renk ve çeşitlilik kattık. Ekolojik pazarın ardından ise  Meydan’da – hiç aklımda yok iken- kendimi bir dükkan açmış buldum. Real kasalarının ön tarafında faaliyet gösteren bu işletmeye (birçok kişi o dönem- siz dernek misiniz, oynuyor, oynatıyor, anlatıyorsunuz demiştir) isim aradım uzun süre, elle cama “oyun atölyesi”, “oyun odası” yazıldı süslü yazılarla…  O dönem bana çok yardımcı olan arkadaşım  rahmetli  Kemal Uslu’nun mekandan, pazardan çektiği  oynayan çocuk fotoğrafları süsledi henüz ürün azlığından boş kalan dükkan duvarlarını, aynı zamanda  gelip oynanması, sohbet edilmesi için hazırladığım dükkanın camına   balmumu  peteğinden  “gel oyna” yazarak, oynama çağrısı yaptım, işletmeye ad ararken bu yazı az Türkçe  bilen bir Alman  arkadaşımın dikkatini çekti ve böylelikle ismi “GEL OYNA” oldu, firma açılımı ise “Gel oyna ve Tanı”, çünkü tanımanın da bir adımı oynamaktan geçiyordu…

      Gel Oyna zaman zaman Meydan AVM’de ve Citys Nişantaşı AVM de etkinlikler  yaptı bir süre,  bir Meydan AVM/Merter’de de hizmet verdi, fakat daha sonra AVM lerdeki satış ve etkinlik noktalarını kapattı.

“Gel Oyna ile sadece bir mekanda yapmak istediğimiz, tanıtmak istediğimizin ancak onda birini tanıtabiliyoruz” demiştim  2010 yılında  “EKO IQ ” dergisindeki bir röportajda…

“Fortune” dergisinde ise “yapım gereği iyi bir yönetici değilim, işi tamamen amatör ruhla götürüyorum, kurumsallaşmış, tamamen kemikleşmiş yapılara fazla yenilik katamıyorsunuz, bu işte gönül bağı var. Yaptığım işe – ne kazanıyorum, ne kazandırıyorum- diye bakıyorum, ve bunun karşılığının para olmadığını biliyorum, ama kazandırdığımın da kazandığımın da parayla ölçülemeyeceğini biliyorum” demiştim.

Halen oyun ve oyuncak tasarlamakta, eğitimler vermekte, danışmanlık yapmakta ve çeşitli etkinliklere, festivallere, çalıştaylara katılmaktayım kimi zaman ‘ Gel Oyna’, kimi zaman da Şule Şenol olarak…

Toplumsal faydaya yönelik çalışmaktayız ve Bostancı’da kendi mekanımızda  özellikle okul gruplarına  etkinlikler düzenlemekteyiz…


Oyun, Sanat ve Zanaat derneğinin bir amacı da, mahalleliyi bir araya getirmek, kaynaştırmaktı.  Bostancı’daki mekanında  Gel Oyna, yetişkin ve çocuğu oyuna  ve tabii zengin ahşap oyuncak yelpazesini tanımaya, bir de işin arka mutfağını görmeye, hatta belki ilk ahşap oyuncağınızı  üretmeye çağrıyor.

T-istasyonu ve T  lerle ilgili  anlatım ise en kolay hazırladığım interaktif sesli kitapla ve  en güzel, en ciddi ve en neşeli iş olan, oyunun içinde oluyor, bundan dolayı Gel Oyna, Tanı ve Taşı, yaşama ve yaşamlara…

Şule ŞENOL

70 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page