top of page
Yazarın fotoğrafıŞule Şenol Schule şen ol

Nürnberg-Dortmund-İstanbul

Güncelleme tarihi: 25 Oca 2019

Nürnberg…Bir fuar merkezi..

Nürnberg şehrinin birçok özelliği var. Tarihteki önemli olaylara şahitlik yapmış bu şehirde aynı zamanda geçmişten günümüze oyuncakların sergilendiği, çocuğa ayrı, yetişkine ayrı anlatıldığı çok büyük bir oyuncak müzesi de bulunuyor.

Oyuncak fuarı ise her yıl şubat ayının başında düzenleniyor. Dünyanın dört bir yanından oyuncak üreticileri, birçok marka bu fuarda buluşuyor. Fuarda ahşap oyuncakların bulunduğu 3 numaralı salonda Almanya’daki ahşap oyun, oyuncak üreticileri, tasarımcıları başta olma, birçok ülkeden oyuncak üreticileri yer alıyor.

Fuara ilk olarak 2006 da gittim. Fuardaki oyun, oyuncak, eğitim araçları çeşitleri arasında tabii ki beni en çok etkileyen ahşap oyuncakların olduğu alandı.


Almanya’nın Dortmund şehrinde kalmıştım 2004 yılında bir süreliğine. Niyetim Türkiye ile bağlantılı olarak ahşap oyuncağın ticaretini yapmaktı. O zaman işin pedagojik tarafını da çok az biliyordum. Beni cezbeden gördüğüm oyuncakların estetik yönü, davetkarlığı idi en çok. Nitekim İzmir’li üretici Barış beyin bazı oyuncaklarını da Almanya’da pazarlarım düşüncesindeydim. O dönem Dortmund belediyesi bilişim sektöründe iş kuranlara destek veriyordu. İstanbul’dan komşularımız, dostlarımız Ertunç ailesi de oraya taşınmıştı. Bana da Dortmund’da kaldığım yaklaşık 1 aylık sürede belediye yetkilileri benim oradaki ahşap oyuncak sektörünü tanımam için yardımcı oldular.

İşte o zaman pedagojik açıdan katma değeri yüksek ahşap oyuncakları satan Holzwürmchen’in sahibi Peter Haertwig ile tanıştım. Kendisi Almanya’da her yıl Nürnberg Oyuncak fuarı öncesi düzenlenen ahşap oyuncak tasarım yarışmasında daimi jüri üyesi idi, endüstri tasarımcısı, ve akademide öğretim görevlisiydi. Peter benim oyuncağa dair bilgileri edinmemde en büyük rolü oynayan kişi oldu. Beni birçok kişiyle de tanıştırdı. Ama en önemlisi, bu işlere başlamadan mutlaka fuara gitmem gerektiğini söyledi.

Daha sonra 2005 yılında Boğaziçi üniversitesinde Ahşap oyuncak tasarım, yapım, çeşitlilik üzerine Avrupa Birliği destekli girişimcilik eğitiminde koordinatörlük yaptım. Peter o dönem bana hazırladığım 2 eğitim kitabı için de birçok döküman gönderdi Almanya’dan. 2005 yılının temmuz ayında kendisi de bir haftalığına misafir eğitmen olarak geldi.

Kaldığı bir hafta süresinde, oyuncak tasarımına, çeşitliliğine dair verdiği derslere, ben hem Almanca tercümelerini yaparak, hem de kendi öğrendiklerimi katarak, birlikte ders verdik.

İlk defa İstanbul’a gelen Peter’le İstanbul’da turistik bir gezi de yaptık. Eminönü’ndeki oyuncak çeşitliliğini de gördü, ve nitelikli oyuncakların azlığını da, topaç üretenlerle tanıştırdım onu.

Ona Almanya’da, Avusturya’da çocuklarımla birlikte edindiğim okul tecrübelerimi, Waldorf ve Montessori ile ilgili edindiğim deneyimleri de anlattım. (Kızım Günsel Halle an der Saale/Almanya’da 2 yıl Montessori ilkokuluna gitmişti. Küçük kızım Selin de Dortmund’da kaldığımız süre bir Waldorf yuvasına devam etmişti) Peter’e Türkiye’deki hayallerimden bahsettim, o dönem yeni kurmuş olduğumuz Oyun, sanat ve zanaat derneğinden, Kavacık’daki veli inisyatifi olarak kurduğumuz oyunevinden.

Hayallerim ve yaptıklarım Türkiye şartlarında sıra dışı idi ve bundan dolayı Peter beni “devrimci” olarak nitelenidirdi.

Bana bildiklerimi anlatabileceğim, öğretmenlere , pedagog, psikologlara ulaşmamın gerektiğini, ancak onlar sayesinde ahşap oyuncağı sürdürülebilir bir şekilde tanıtabileceğimi, üretiminin de ona paralel olarak gerçekleşmesinde fayda gördüğünü belirtti.

Peter’le tanışmamızdan birkaç ay sonra ilk defa Nürnberg’de ahşap oyuncak fuarına gittim. Daha sonra birkaç defa daha gittim. İkinci gidişimde ise Peter ile buluştuk fuarda. Bana oyuncak-endüstrisinin geldiği noktadan, onun eleştirdiği taraflarından bahsetti. Peter’den öğrendiklerim bugünkü oyuna, eğitime, yaşama bakarken hep bana yol gösterici oldu.

O dönemden beri oyunla, oyuncakla - Peter’in de dediği gibi- devrimin nasıl yapılacağını daha iyi kavradım. T-istasyonu projesi ile bunu gerçekleştirmek için adımlar attım…

Ama devrim tek başına olmuyor. Together; “ birlikte" oluyor. Ve işte bu birliktelikler, birbirlerinin fikirlerinden, donanımlarından beslenmek bu ülkede pek kolay gerçekleşemiyor. Alman sinirbilimci, beyin araştırmacısı Prof. Gerald Hüther’den öğrendiğim şekilde – onun tabirleriyle açıklayacak olursam; co-creatif olamıyoruz, potansiyelimizi geliştirmekte zorlanıyoruz.

Hayatta olsaydı Peter Haertwig mutlaka Türkiye’de bir oyun, oyuncak devrimi yapılmasına destek olurdu. Rahmetle anıyorum.

Almanya’da yaşadığımız şehir Halle, Dortmund, Nürnberg. Yaşamımda karşılaştığım kişiler, olaylar, yerler. Karşılaşmalar, tanışmalar, öğrenmeler devam edecek gibi gözüküyor. Almanya- Türkiye hattında, özellikle küçük kızım birkaç ay sonra Berlin’e üniversiteye gitme kararı almışken.

Çocuklarımla öğrendiklerimi, çocukluktan öğrendiklerimi, üstüne nice esin kaynağı katarak devam ettirmek, ettirilmesini sağlamaktır dileğim.

20 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page