Soma küp 1936 yılında Danimarkalı bir matematikçi ve şair Piet Hein tarafından bulunmuş. Adını Hindistan'da yetişen, zaman ve mekanı unutturacak uyuşturucu etkisi yapan bir bitkiden almakta.
Soma farklı şekillerdeki, 7 parçadan oluşan bir 3-D puzzleyüzlerce anlamlı şekil yapılabiliyor, . Bunlardan biri de küp. 2005 de ben-Şule Şenol tarafından Buğday derneğinin başkanı ve kurucusu Victor Ananias ve başka arkadaşları ile birlikte kurdukları Oyun, Sanat ve Zanaat derneğinin içeriğini harflerle, kelimelerle anlattığı bir oyun soma küp “ Yaşam dönüşümdür” Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneğinin sloganı. Oyun, Sanat ve Zanaat derneğini de anlatan oyunu olarak anlatırken “yaşam dönüşümdür” olarak adlandırdım.
Oyun Sanat ve Zanaat derneğinin ardından GEL OYNA kuruldu ve T-İSTASYONU projesi oluştu. T-istasyonunun içeriğiyle öğrenilende olduğu gibi bu oyunla da öğrenilenin “ucu açık”, çocuk- yetişkin her yaş grubuna hitap ediyor, ve çok farklı şekilde kullanılıyor. Oyuncağımız aynı zamanda GEL OYNA nın temel oyunu..Şöyle ki; Çocuklar ellerindeki tahta parçalarını hayallerinde farklı şekillere benzetiyorlar. Bizim "T"şeklinde benzettiğimiz parça onların gözünde kimi zaman gemi, kimi zaman araba, kimi zaman çekiç olabiliyor.Küçük çocuklar için ise her bir parça tek başına oyuncak. Ve onları birleştirince kendi içlerinde farklı bütünler oluşuyor. Bizler de parçaları akılda tutmak için onlara harflerle birer sembolik isim verdik. Gel Oyna'yı, oyuna, oyuncağa, eğitime, yaşama bakış açımızı şekilleri anlatırken aktarabilmek için.
Not: Soma kübü saatlerce anlatabilirim. TRT Okuldaki "Akşam vakti" programında da anlatmıştım. Daha sonra Flash TV'de "hayata dair" programında da.
Ayrıca Buğday derneğinin kurucusu ve başkanı Victor Ananias'ın ölümünün ardığından NTVnin sayfasında yayınlanan yazı:
Buğday Derneği'nin kurucusu Victor Ananias'ın ardından çok yazı kaleme alındı... İşte onlardan biri... Victor'un dostlarından oyuncakçı teyze Şule Şenol yazıyor...
“Yaşam dönüşümdür”- bir gerçek,
2005 yılının başlarıydı.
Seninle ilk ekoloji fuarından beri tanışıyorduk. Ben ahşap oyuncağın tanıtılması,yapılması çocukların- yetişkinlerin oyun çerçevesinde biraraya gelmesi için uğraşıyordum. Sen ise bunun çok daha bütününü görüyordun, doğayla, doğaya dost, insana dost herşeyi, herkesi tekrar tekrar keşfedip paylaşıyordun. Bunun dışında yaşamında da savunduklarını uyguluyor ve hep uygulamıştın, heyecanın, ümidin vardı hep.
Ve yine 2005 yılının temmuzunda Oyun Sanat ve Zanaat Derneğini kurduk birlikte, ortak dostlarımız ve bizimle aynı amaçlara gönül verenlerle. Yolumuzda; "Oyunu araç ediyoruz, Sanatla zanaati yakınlaştırıyoruz, Doğayı, doğalı öğreniyor, öğretiyor ve yaşamımıza katıyoruz" demiştik derneği anlatırken Ali ve Güneşin ile gelmiştiniz Kavacık’daki oyunevine, Ali ile benim küçük kızım Selin’i o gün tanıştırmıştık, aynı yılda birkaç gün arayla doğmuş çocuklarımız birkaç yıl arayla aynı kaderi paylaşacaklarmış, ikisi de babasını kaybedecekmiş meğer.
2005 yılının yazında kocam, hayat arkadaşıma ileri derecede kanser teşhisi konuldu. Ne yapacağımı bilemiyordum, doktorlar, alternatif tıp, akıl verebilecek dostlar, onların önerdikleri kişiler, yollar...
Araştırdıkça, yaşadıkça, daha da ümitsizliğe kapılıyordum. İlk aradığım kişilerden biri de sendin,bilgine, bilgeliğine güvendiğim; bana güç vermeye, yol göstermeye çalıştın, kocaman bir ekolojik meyve-sebze sepetini de getirdin kapımıza.
2005 aralığında yakınımdaki bana, aileme dokunan en acı olayı yaşadım, hayat arkadaşım, çocuklarımın babası aramızdan ayrılınca.
Bir durakladım, dernekde de bir duraklama yaşadık. Sonra “ondan sonra” dedik, devam ettik yola. 2006 da ilk Ekolojik Pazar açıldığında sen, Oyun, Sanat ve Zanaat Derneği'ni pazardan, pazara geleceklerden ayrı düşünmedin... Ve benim de tezgahta, oyunlarla, oyuncaklarla dolu dolu, keyifli saatler yaşamamı sağladın. Her Cumartesi , çok güzel insanlarla tanıştım senin sayende, sen zaten baştan beri birbirleriyle çalışabilecek, anlaşabilecek, güzel işler çıkartacak insanları biraraya getirmek için çabaladın her zaman, ve etrafında o kadar güzel insan vardı ki, onlardan da enerji alıyordun ve bu ışığını etrafına saçıyordun. Uzun bir süre Buğday’ın mekanından yararlanan Alternatif Eğitim Derneği'ndeki arkadaşlarımızın tanışmasında, birararaya gelmesinde de oldu senin katkın ve Buğday’ın katkısı, hatta benim Gel-Oyna’yı kurmamda da. Kızım Selin de bunu dile getirmişti, geçen yıl Kartal’da pazarda Buğday defterine size ne kadar müteşekkir olduğumuzu, ve sizin ne önemli işler yapıp ne kadar değerli olduğunuzu anlatan, senin de çok beğendiğin bir yazı yazmıştı.
Ekolojik fuarlarda, pazarlarda, çeşitli etkinliklerde yer alan Oyun, Sanat ve Zanaat derneği için ben de bir oyunu anlatırken derneği ve yapılmasını amaçladığımızı gösteriyordum. “Yaşam dönüşümdür” oyunu takmıştım adını tek başına birlikte veya her yaş grubunun birlikte oynadığı oyuna.
Oyun, sanat ve zanaat derneği hayatta kalamadı. Birkaç güzel iş yaptıktan sonra kapandı. Fakat derneğin ruhu hep dernek varmışcasına devam etti. Ben Buğday’ın sloganı “yaşam dönüşümdür”oyununu tanıtmaya çalışıyorum, resmi olarak artık var olmayan bir derneği tanıtıyorum ama herşeyden önce yapmak istediğimiz, anlatmak istediğimizi oynayarak gösteriyorum......
....Yaşam dönüşüyor, değişiyor, şekiller dönüşüyor, değişiyor...
Ben ahşap oyuncağı anlatırken, çocuk için soyutu somutlaştırması için en önemli araç diyorum, elinde tuttuğu oyuncağı görüyor, dokusunu hissediyor, odunu, ağacın dalını görüp insan elinde, insan emeğiyle şekillendiğini , yakılabildiğini ve kaynağına geri döndüğünü görebiliyor, bir şeyin kaynağının ve geri dönüşümünün olduğunu, ve bunun doğanın ahengiyle bütünleştiğini görmesi için çok önemli bir araç.
Ekolojik pazarda bizden ebedi olan ayrılanlar da oldu, yeni doğumlar, yeni yaşamlara da ilk adımlar atıldı, ama sen pazarın da Buğday’ın da, ekolojik yaşamın da öznesiydin.
Çocuklar soyutu anlamakta güçlük çekiyorlar, onlar için ölüm çok soyut, oyunumuzla bunu anlatmak istemiyoruz, onların kötü şeyler düşünmesini istemiyoruz, korkuyoruz ölümden korkmalarından, gerçekten korkmalarından, bırakıyoruz istedikleri gibi oynasınlar, onlara hiçbir açıklama yapmıyoruz, yapmak istemiyoruz. Senin ölümünü de açıklayamıyoruz.
İki gün önce bir arkadaşa oyunu gösterirken ağlamaya başladım, halbuki oyun bizi kaybettiğimiz zaman ağlatır, ağlatabilir.
Cenazene gelemedim Victor, ardarda ölümler yaşayan, ölümden korkan kızım Selin’e senin de öldüğünü anlatamadım, onun tepkisi “ama onun çocuğu vardı”oldu, çünkü oğlun Ali babasız kalacaktı ve bunun nasıl birşey olduğunu biliyordu.
Ali “benim babam 40 yaşında değil 120 yaşındaydı “demiş, o kadar çok çalışmıştın , o kadar bilgeydin, bu topraklarda ekolojik yaşamın büyükbabasıydın, ne mutlu ki seninle tanışmışım. ---- Bizler “ondan sonra” diyoruz Victor’un bizden ayrılmasının ardından, “ondan sonra” sının da güzel olması için çalışacağız, onun ölümüyle duraklayıp, düşünüp yolumuza devam ederek, onlarca, binlerce, onbinlercenin Victor’un yüreğini koyduğu yolda yürüyeceğine inancımız eksik olmayacak.Bizler “yaşam dönüşümdür” oyununu oynamaya devam ediyoruz, “yaşam dönüşümdür”gerçeğine hergün daha inanarak.... Şule Şenol Oyuncakçı teyze
Comments